C

Cahit Sıtkı Tarancı

Cahit Sıtkı Tarancı Biyografisi

Cahit Sıtkı Tarancı, güçlü ifade yeteneğiyle adını, Cumhuriyet Dönemi şairleri arasına yazdırmış meşhur yazan, tercüman.
Asıl adı Hüseyin Cahit olan Tarancı, 4 Ekim 1910’da, Diyarbakır‘ın, Camii Kebir Mahallesi’nde dünyaya geldi.

İlkokulu Diyarbakır’da bitirip, ortaokulu istanbul’da Saint Joseph’te okumasının arkasından, liseyi okumak için Galatasaray’a geçen Tarancı, daha sonra yakın dost olacağı Ziya Osman Saba ile bu okulda tanıştı. Mülkiye Mektebi‘nde başladığı, oysa galibiyet gösteremediği yüksek öğrenimini, o sırada Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanmaya başlayan hikayelerinden kazandığı parayla Paris‘te, Siyasal Bilgiler Fakültesi‘nde tamamlamak istemesine rağmen, İkinci Dünya Savaşı‘nın başlaması üstüne, Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı.

Askerliğini yaptıktan sonra, Anadolu Ajansı ve Egzersiz Bakanlığı‘nda çevirmen olarak çalışan Tarancı, Baudelaire’in eserlerini de çevirmiştir.

Edebiyat dünyasında ilk kez, 1930 yıllında dikkatleri üstünde çeken Tarancı’nın, ilk şiiri Servet-i Fünun Dergisi’nde yayınlandı.

Cumhuriyet döneminin önemli şairlerinden olan Tarancı, şiir yazmaya, lise yıllarında başladı. Batı’nın etkisinde kalan şairlerimizden olan Tarancı’nın, şiirinde divan edebiyatının etkisine rastlanmaz. Daha çok, halk şiirinine yakın gösterilebilecek bir tarzı olan şairin, Fransız okullarında aydın olması, ilk şiirlerindeki, Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerliklerin sebebidir.

Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Ahali Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştiren ve Cumhuriyet Dönemi’nin manâlı şairleri arasına giren Tarancı’nın, şiirlerinin en manâlı özelliklerinden biri de, açık ve sade bir üsluba sahip olmalarıdır.

Hececi şiir geleneğini sürdürenlerden biri olan ve şiirin, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatı olduğunu savunan Tarancı, şiirde ses güzelliğine layık verirdi.

Şiirlerinde, yaşama sevincini ve aşkın güzelliğini vurgulayan, ölümün üstünlüğünü irdeleyen şair, anlatım gücüyle dikkat çekti. Ölüm korkusuna az kalsın her şiirinde yer veren ve ölümü kabullenemeyen Tarancı’nın, şiirlerine aralıksız bir depresyon, memnuniyetsizlik, sıkkınlık hakimdir.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Canan Karatay

Sanat için sanat” ilkesine bağlı kalarak yazdığı şiirlerin konuları arasında, sevdalar, yalnızlık,lemi de olan Tarancı’nın eserlerinde, kendinden başkasının adı geçmez. Bireysel şiirler yazan Tarancı da şiirlerinde, Ahmet Haşim gibi, çirkinliğinden ve sevilmediğinden yakınır.

Şiir hakkındaki düşüncelerini, değişik makale ve denemelerle gazetelerde gösteren ve Ömrümde Sükût (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957), Ziya’ya Mektuplar (1957) ve Bütün Şiirleri (1983) adlı kitaplarda eserleri birleştirilen şairin, arkadaşı Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektuplar da yazarı tanınma açısından önemlidir.

Aralık 1954’te ağır bir akciğer hastalığına yakalanan ve tedavisi Türkiye’de yapılamayacağı için Viyana‘ya giden Cahit Sıtkı Tarancı, 13 Ekim 1956’da, burada vefatının ardındaki, Ankara‘ya getirilerek, toprağa verildi.

Tarancı ölümünden sonradan, 1957’de, Varlık Dergisi göre düzenlenen bir ankette, en takdire değer yazar seçilmiştir.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı