C

Cemaleddin Efganî

Cemaleddin Efganî Biyografisi

Cemaleddin Efganî, 19. yüzyıl fikir ve siyaset insanlarından biri olan Müslüman aktivist ve düşünürdür. İslami modernizmin kurucularından ve ümmet birliğinin savunucularındandır.

Cemaleddin Efganî, Kasım 1838 yılında Afganistan’ın Kabil şehrine yakın Esadâbâd kasabasında doğmuştur. Onun Hemedan’da doğan İranlı bir şiî olduğunu söyleyenler de vardır. Tam adı Seyyid Cemaleddin Muhammed bin Safder el-Efganî el-Hüseynî’dir. İlk tahsilini memleketinde yaptı. On sekiz yaşına dek Kâbil‘de kalarak babasından eğitim aldı. Tahsîl için Hindistan’a gitti. sonradan Cemaleddin Efgani hac sebebiyle gerçekleştirdiği yolculukta fazla sayıda ülkeye de uğradı ve öbür kesimlerden insanlarla tanıştı. 1857‘de Mekke‘ye ulaşarak hac ibadetini yerine getirdi. Hac seyahatinden sonradan Afganistan‘a dönen Efgani, Arkadaş Muhammed Han’ın iktidarında devlet hizmetine girdi. Dost Muhammed Han’ın 1863 yılında ölmesi üstüne ortaya çıkan iktidar mücadelesinden daha sonra Cemaleddin Efgani önemli bir göreve getirildi

Tahsîle gittiği Hindistan’da, din düşmanlarının etkisinde kalarak, Ehl-i sünnet yolundan ayrılan ve ilmi eksik olduğu hâlde hayâtı her tarafında, kendini ilim ve din adamı belirten Cemaleddin Efganî, İslâmiyet’in aslının bozulmuş olduğunu ve reform yerine getirmek gerektiğini iddia etti ve asırlardır yetişmiş ve İslâmiyet’in yayılmasına çalışmış olan Ehl-i sünnet âlimlerinin çalışmalarını reddetti.

Bilhassa lisanlara karşı yetenekli olan Cemâleddîn; Farsça, Arapça, Fransızca öğrendi. Milliyeti kesin olmayan, Cemaleddin Efganî’nin; Türk, Afganlı, İranlı ve Hindli olduğu hakkında farklı alanlara yönlendirilmiş rivayetler vardır. Türklerle konuşurken Türk’üm, Afganlılarla konuşurken Afganlıyım diyen Cemaleddin Efganî, İslâm âleminde on dokuzuncu yüzyılın sonlarında ortaya meydana çıkan dinde reform hareketlerinin önderliğini yaptı.

1857’de hac bahanesiyle Hicaz’a gidip reform fikirlerini anlatma fırsatı buldu. Hicaz’dan Kabil’e dönüp, Dost Muhammed Hân vaktinde hükümet ricali aralarında bulundu.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Catherine O'Hara

Tanzîmât dönemi Osmanlı sadrâzamlarından Alî Paşa göre 1868 yılında İstanbul’a davet edilerek, Meclis-i meârif âzâlığı vazifesi verildi. Osmanlı Dârülfünûn’un açılışında bir tavır yaptı. Bu konuşmada mealen peygamberliğin san’atlardan bir san’at olduğunu, İslâmiyet’in ilmî ilerlemelere mâni olduğunu bahis etti. Cemâleddîn-i Efgânî’nîn bu konuşması, Osmanlı âlimlerince şiddetle tenkîd edildi. Din ve devlet aleyhinde başka konuşmaları da bulunan Cemâleddîn-i Efgânî’nin fesatçılığı ortaya çıkınca, İstanbul’dan kovuldu.

Hindistan’a, oradan da 1871 yılında Mısır’a geçti. Kahire‘de büyük bir ilgiyle karşılaşınca Mısır‘da kalmaya karar verdi.

Mısır’daki ikameti boyunca dersleri Ezher’den ziyade kendi evinde veriyor ve Posta Kahvehanesi’nde sohbetler yapıyordu. Efgani’nin dersleri başlangıçta ilmi konudaydı oysa zamanla buna siyaset de dahil oldu. Fena idaresiyle devleti borçlandırdığı ve böylece ülkenin bağımsızlığını tehlikeye attığı gibi gerekçelerle Hidiv İsmail Paşa‘nın muhalifi oldu.

Mason localarının faaliyetleri ve etkileri hakkında veri edinen Efgani, kendi amaçları doğrultusunda İskoç mason locasına girdiyse de bu locanın siyasete karışmak istememesi sebebiyle meydana çıkan tartışma neticesinde locadan ihraç edildi.

Darı da din ve siyâsette ıslâhı kalkınma (dinde reform) fikirlerini yaymaya çalıştı, birincil zamanlar öyle dikkati çekmedi. Lakin bu sırada doğu kültürü ile batı kültürü aralarında bocalayan Muhammed Abduh’u, kısa zamanda fikirlerinin etkisi altına alıp, hayâtı üzerinde büyük rol oynadı. Muhammed Abduh’dan başka bir kısım kimseler de onun yenilikçi fikirlerinden etkilendiler. Talebelerinden olan Edîb İshak göre çıkartılan Mısır gazetesinde; Mazhar bin Vazzâh, Es-Seyyid Hüseynî veya Es-Seyyid imzalarıyla yazılar yazarak fikirlerinin yayılmasına çalıştı.

1872-1879 seneleri aralarında Mısır’da kalan Cemaleddin Efganî’nin fikirleri, Mısır’daki Ehl-i sünnet âlimleri kadar çürütüldü. Fitneci fikirleri nedeniyle Mısır hükümeti kadar 1879‘da sürgün edilince, önce Hindistan’daki Haydarâbâd’a oradan da Paris’e gitti.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Christopher Lambert

Paris’te bulunduğu sırada talebesi Muhammed Abduh’la baş başa vererek, bütün müslümanları yenilikçi düşünceler etrafında toplamak gayesiyle Urvet-ül-vüskâ adlı bir cemiyet kurup, benzer adlı gazeteyi çıkardı. Bu gazete sekiz ay kadar çıktıktan daha sonra yayınını durdurdu. Urvet-ül-vüskâ adlı gazetesinde ve verdiği konferanslarda İslâmiyet ve müslümanlar hakkında onur kırıcı yazılar yazıp çeşitli sözler sarfetti.

Bu başarısızlıktan daha sonra, açıkça yürütemeyeceği propagandayı, gizli gizli konferanslar aracılığıyla yapmaya başladı. Fikirlerini açıklamak için çoğu seyahatlerde bulundu, Bir müddet Rusya’nın Petersburg, sonraları Almanya’nın Münih şehrine gitti. Orada İran şahı Nâsırüddîn ile karşılaştı. Şâh’ın daveti üstüne İran’a giden Cemâleddîn-i Efgânî’ye, İran dar gelmeye başladı. Bir ara kendi hâline köşeye çekilip yedi ay değin insanlardan uzak kaldı. Şâh ile arası açıldı. İran şahının halka karşısında uyguladığı bâzı sevimsiz hareketleri fırsat bilerek, İran’da şiddetini artıran bâbîlik ya da bahâîlik hareketlerinin içinde bulundu.

Şâh’ın karşı hareket ederek isyâncı ve sûikastcıların öncüsü ve teşvikçisi oldu. Bu sırada Ruslar kadar satın alınarak, anavatanı olan Afganistan karşısında casusluk yaptı. İran’dan da kaçarak Avrupa’ya gitti.

sonradan Londra’ya gitgide artarak fikirlerini yaydı ve Osmanlı pâdişâhı sultan Abdülhamit II karşı faaliyetlerde bulundu. Cemaleddin Efganî’nin İslâmiyet’e verdiği zararları gören sultan Abdülhamit II, yaptığı zararları ortadan kaldırmak ve verimsiz hâle getirmek için kendisini İstanbul’a çağırdı. Sultan, İstanbul’a gelen Cemâleddîn-i Efgânî’yi huzuruna çağırarak, fitneye sebeb olan laf ve hareketlerden kaçınmasını emretti. Fakat yine boş durmadı.

Türklerin göçebe olduklarını; maddî güçten başka bir şeye mâlik bulunmadıklarını ve fethettikleri yerlere de medeniyet götüremediklerini iddia ederdi. Türklerin, İslâm’ı kolay bir kulluk şehvetli ile kabul ettiklerini; ama Kuran’ın manasını anlamaktan uzaktan kaldıklarını söylerdi.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Cem Karaca

Cemaleddin Efganî, İstanbul’da bulunduğu sırada bir çok yıkıcı etkinlikler gerçekleştirmek istediyse de engellendi. Bir ara Darı hidivi Abbâs Hilmi Paşa’yla münâsebette bulunduğu anlaşılınca, sultan Abdülhamit II onu sert bir şekilde azarlayarak; “Abbâs Hilmi Paşa namına bir devlet mi kurdurmak istiyorsunuz?” dedi. Dışarıya daha fazla zararlı olacağını farkeden Abdülhamit II, Cemâleddîn-i Efgânî’nin İstanbul’dan çıkışını yasakladı, ölünceye kadar gözaltında tuttu.

Cemaleddin Efganî, 9 Mart 1897 tarihinde İstanbul’da 59 yaşında ölmüştür. Maçka’ya defnedildi ve kabri bir Amerikalı kadar yaptırıldı. 1944 yılında, kemikleri, memleketi olan Kabil’e nakledildi.

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı