D

Direktör Ali Bey

Direktör Ali Bey Biyografisi

Tanzimat dönemi tiyatro yazarıdır. Türk tiyatrosunun kurulmasında büyük gayret ve uğraş harcamıştır.

Direktör Ali Bey, 1844 yılında İstanbul’da kapı Kethüdalarından Yusuf Cemil Efendi’nin oğlu olarak doğmuştur. Asıl adı Mehmed Âlî’dir. Babası Yusuf Cemil Efendi 1863 Eylül’ünde Şam, Halep ve Urfa Sancağı Kapu Kethüdalıği’na atandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Direktör Ali Bey, ilköğrenimini özel hocalardan ders alarak yaptı. Minik yaşta Fransızca öğrendi. 1859 yılında Vâlide Rüşdiyesi’ni bitirdikten sonradan tarih, coğrafya, felsefe, gökbilim, kimya, ekonomi, idare bilimi, hukuk ve matematik alanında özel ders aldı. Arapça, Farsça ve Fransızca’sını geliştirip erken yaşlarda Fransızca konuşup yazabilecek duruma geldi. Rüşdiyeyi bitirince Mektûbî-i Sadr-ı Âlî Odası’nda mülâzım oldu.

On dört yaşında Babıâli Tercüme Odasına memur olarak girdi ve on sene kadar çalıştı. Sonra Sıhhiye Meclisi Azası, 1873 yılında ise Karantina Başkâtibi oldu.

1877-1878 OsmanlıRus Savaşından önce Varna‘ya mutasarrıf tayin edildi. Savaşın Osmanlı aleyhine dönmesi üzerine, Varna’dan ayrılarak İstanbul‘a geldi. Bu zaman içinde fevkalâde memuriyetle Berlin Antlaşması’na göre Rusya’ya terkedilen Batum’a yollandı. Bu görevi beş ay sürdü. Dimetoka ve Rodop Balkanları’nda tahkik memuriyeti ve komiser olarak dört ay Podgorica’da atama yaptı. Temmuz 1879’da getirildiği Kosova Adliye müfettişliği vazifesini kabul etmedi. 1882 yılında Komiserlik göreviyle atama edildiği Sırbistan’da insanlar ile uyuşamadığı için 10 Ağustos 1882 tarihinde azledilip İstanbul’a döndü.

14 Aralık 1884 tarihinde Düyûn-ı Umûmiyye’de başladığı Vâridât-ı Muhâsebe müfettiş-i umumîliği esnasında Ocak 1885’te gönderildiği Diyarbekir, Siirt ve Harput’tan Bağdat Vilâyeti Devâir-i Islâhât memuriyetini yürüttü.

Irak‘tan Hindistan‘a giden Direktör Ali Bey, kısa zaman sonra 12 Aralık 1888 tarihinde İstanbul‘a döndü.

1890-1893 tarihleri aralarında Trabzon‘da valilik yaptı. İki seneyi geçen Trabzon valiliği esnasında Herakli adlı Samsunlu bir Rum kızı ile büyük bir aşk sonucu evlendi. Kendi yazdığı Hazret-i Yûsuf adlı oyunu şehirde temsil ettirdi. Halk Müziği tarafından beğenilen ve “kâtip adamdı” diye anılmasına sebep olan bu edebî faaliyeti idarî makamlarca güzel karşılanmadı, Maarif Nezâreti Denetim ve Tetkik Heyeti’yle başı derde girerek azledildi.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Dirk Kuyt

1892 tarihinde Düyun-ı Umumiye’de çalışmaya başladı ve 13 Mart 1895 tarihinde buranın direktörü oldu. Direktör Ali Bey lâkabı ile anılmasına niçin olan Düyûnu Umumiye Direktörlüğünde bulundu. Ölünceye değin benzer görevde kalan Ali Bey, “Direktör” lakabıyla ünlü oldu.

Memuriyetleri esnasında bazı yolsuzlukları ortaya çıkarması, günlük işlemleri ıslah etmesi, eşkıyanın yakalanması faaliyetleri, ayrıca iskân ve imar çalışmalarıyla uyarı çekmiş, askerî ve idarî ehliyetiyle padişahın ve diğer makamların takdirini kazanmıştır.

Direktör Ali Bey, Rum kökenli Osmanlı gazeteci Teodor Kasap‘ın yayımladığı “Diyojen” adlı mizah gazetesine yazdığı mizahi yazılarla, tiyatro çalışmaları ile tanındı. Tanzimat Tiyatrosu’nda, halk müziği kaynaklarımızdan yararlanan birincil oyun yazarlarımız arasındadır. Gedikpaşa Tiyatrosu’na çeviri oyunlar hazırlamış, Namık Kemal‘le birlikte “Diyojen” adlı mizah gazetesinde yazılar yazmış, birçok eserin sahneye konulmasına büyük emeği geçmiştir.

Diyojen’deki yazılarında, memuriyetinden dolayı çoğunlukla ya imza kullanmamış veya yalnızca “Âli” diye imza atmıştır. Tekrar gazetenin başlığında bulunan ve Diyojen’i bir fıçı içinde, karşı Büyük İskender’le beraber belirten karikatürün altında yer alan, “Gölge etme, başka ihsan istemem” mısraını Türkçe’ye o kazandırmıştır.

Teodor Kasap‘ın çıkardığı “Diyojen” adlı espri gazetesinde uzun zaman tek başına yazar, ara sıra da devrin sosyal ve siyasî hayatını karikatürize eden Direktör Âlî Bey, Diyojen kapatıldıktan daha sonra Çıngıraklı Tatar (5 Nisan 1873) ve Hayal (30 Birinci teşrin 1873) dergilerinde yazmaya devam etti. bununla birlikte, Gedikpaşa’da sabit yer alan Tiyatro-yı Osmânî’nin müzâheret komitesinde Namık Kemal ve Güllü Agop gibi devrin önde gelen yazan ve tiyatrocularıyla birlikte ödev alarak Türk tiyatrosunun gelişmesine de muavin oldu.

O yıllarda tiyatro sahnelerine meydana çıkan oyuncuların hemencecik tümü gayrimüslim azınlıklar arasından yetiştiğinden, dillerindeki telâffuz bozukluklarının düzeltilerek giderilmesi için fonetik ve diksiyon dersleri belirlemek suretiyle telâffuz hocalığı da yaptı.

1897 yılında birincil mizahî sözlük olan Lehçetü’l Hakayık’ı yazmıştır. Tiyatrolarında da gülmece unsurlarına yer vererek tiyatrolarını halkın konuştuğu sade dille kaleme almıştır.

Yazdığı tiyatrolarla Türk tiyatrosunun gelişmesine katkılarda bulunmuştur. Gedikpaşa Tiyatrosunda yazdığı ve çevirdiği oyunlar oynanırken, oyuncularla yakından ilgilendi, Güllü Agop‘a diksiyon dersleri verdi. Eserleri Güllü Agop ve arkadaşları tarafından Gedikpaşa Tiyatrosunda sahnelenmiştir. Ermeni sanatkârların telaffuzlarını düzeltmek için onlara ders verdi. Direktör Ali Bey’in 1871 yılında yazdığı “Yolculuk Jurnali” adlı eseri edebiyatımızdaki birincil jurnal örneğidir.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Dilek Hanif

Direktör Âlî Bey’in telif ve tercüme tiyatro eserleri, Tanzimat’tan sonraki yıllarda Şinasi ile başlayan ve Ahmet Vefik Paşa ile çoğalan komedi tiyatrosu türündedir. Tiyatro dili bakımından Ahmet Vefik Paşa’nın izindedir. Ondan farklı olarak, özellikle halk konuşmalarına yaklaşmış, günlük konuşmalardan ve Türk dilini renklendiren o kadar fazla klişe ve deyimlerden de faydalanmıştır.

Fransız komedi yazarı Moliere‘in Scapin’in Dolapları (Les Fourberies de Scapin) adlı eserinden 1871 yılında “Ayyar Hamza” adı ile bir perdelik komedi Direktör Ali Bey göre uyarlanmıştır. Daha önce Dekbazlık adıyla Ahmet Vefik Paşa tarafından da uyarlanan oyundaki Ayyar Hamza tipine, orta oyunundaki Pişekâr’ın bilgiçliği ve lafazanlığının yanı sıra Kavuklu’nun nüktedanlığı da yansır. Oyunun öbür kişilerinde de geleneksel Türk tiyatrosunun tiplerinden izler bulunmaktadır. Direktör Âli Bey, kitabına eklediği ön güya, Türkiye’de o tarihlerde pek önemsenmeyen noktalama ve yazım kurallarına da değinir; bunların önemini, duygu ve düşüncelerin daha iyi anlatılmasına yardımcı olduğunu belirtir. İlk kere 1871 yılında Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosunda oynanan Ayyar Hamza, halkın konuştuğu dili yerli sahne edebiyatına mal eden ilk ürünlerden biri olarak önem taşır.

Direktör Ali Bey, 3 Şubat 1899 tarihinde İstanbul’da 53 yaşında ölmüştür. Anadoluhisarı’ndaki Göksu Mezarlığına babasının yanında defnedildi.

Eserlerinden bazıları :
Tiyatro:
1870 – Kokona Yatıyor / Madam Uykuda (Madame est Couche) Eugene Grangee-Victor Bernard’dan (bir perdelik komedi)
1870 – Tosun Ağa (Üç perdelik komedi) (Moliere‘den George Dandin le le Mari confondu oyunundan adapte) (1870’te Güllü Agop Tiyatrosu’nda Memiş Ağa adıyla oynandı),
1870 – Hürmüz Bey’in Boşboğazlığı (Carlo Goldoni’den)
1871 – Ayyar Hamza (Les Fourberies de Scapin) (Moliere‘den adapte)
1872 – Misafir-i İstiskal (Hoşlanılmayan Davetli) (komedi)
1873 – Patavatsız Berber (İki perdelik komedi)
1889 – Gavo Minar ve Şürekası (Gavault, Minard et Cie) (Üç perdelik komedi) (Edmond Gondinet’den)
1897 – Letafet (üç perde opera komik)
Saffet Bey
Çıngırak (oyun)

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   David Niven

Yolculuk-Günlük:
1871 – Yolculuk Jurnali (İstanbul’dan Hindistan’a kadar olan seyahatinin hatıralarını topladığı yolculuk notları)

Mizah:
1897 – Lehçet-ül Hakayik (Hakikatlerin Dili) (İlk Türkçe atasözü örneklerini içeren mizahî sözlük)

Öykü:
1897 – Seyyareler (hikaye)

Çeviri :
1897 – Evlenmek İster Bir Adam (Paul de Kock’tan Çeviri roman)

Ayyar Hamza Piyesi :
Konu: Muhterem Efendi, oğlu Sena Bey’i meslek ortağı Zuhûrî Efendi’nin kızıyla evlendirmek istemektedir. Fakat Sena Bey babasından rahat evlenmiştir ve eşi Zîba Bayan da doğrusu Zuhûrî Efendi’nin çocuğu olup Muhterem Efendi’nin oğluna almayı düşündüğü kızdır. Sena Bey durumu Zuhûrî Efendi’nin oğlu Nimet Bey’in uşağı olan Hamza’ya açarak tezgâhtar olmasını ister, uşak da destek edeceğini söyler. bu arada Ziba Bayan da eşinin diğer birisiyle evlendirilmek istenmesinden nedeniyle fazla üzülmüş ve umutsuzluğa düşmüştür.

Muhterem Efendi, bu izdivaç olayını öğrenince çok öfkelenir; ama Hamza’nın, efendisi Nimet Bey’in bir esir kızla evlenerek daha fena bir meslek yaptığını söylemesi üstüne yumuşar. Bir toplantıda Zuhûrî Efendi, ortağına çocuk terbiyesinden söz edince Muhterem Efendi de dayanamayarak Nimet Bey’in yaptığı kötü işleri anlatır. Epeyce canı sıkılan Zuhûrî Efendi, oğluna çıkışır. Delikanlı da bütün bu olan bitenlerin kaynağı olarak gördüğü Hamza’ya saldırır. Bu sırada Nimet Bey’in eşinin iki saat içinde beş yüz altın gönderilip alınmazsa Mısır’a götürüleceği haberi gelir. Bunun üzerine Nimet Bey konuşma değiştirip bu işi çözümlemesi için Hamza’ya yalvarır. Razı olan Hamza, iki ortaktan istenilen miktarda altın temin ederek Nimet Bey’in meselesini çözümler.

Hamza, oğlunu kışkırtarak üstüne salan Zuhuri Efendi’den intikam alma gayretine girer. Oğlunun sevgilisinin kardeşinin kendisini öldürmek istediğini söyleyerek, onu eve götürmek üzere bir çuvalın içine sokar. Yolda çeşitli hilelerle Zuhuri Efendi’ye dayak atar ve sonunda yakalanır; fakat gerçi kaçmayı başarır. Bu sırada oyunun akışını değiştiren tesadüfler ortaya çıkar: Zuhûrî Efendi’nin Sena Bey ile evlenecek olan kızının Ziba Hanım olduğu; Nimet Bey’in evlendiği Eda Bayan’ın, Muhterem Efendi’nin dört yaşında kaçırılan kızı olduğu meydana çıkar. Bu Vesile Ile işler yoluna girer. Bir tek Hamza’nın kendisini efendisine bağışlatması kalmıştır ki, o da olayların sonunda kendisini ölüyormuş gibi göstererek acındırıp efendisine bağışlatır.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı