L

Lev Tolstoy

Lev Tolstoy Biyografisi

19. yüzyılın iki büyük eseri ”Savaş ve Barış” ve ”Anna Karenina” nın yazarı, Rus Edebiyatının en büyük ustalarından biri.

Kont Lev Nikolayeviç Tolstoy, 9 Eylül 1828’da Rusya‘nın Tula bölgesinde, ailesine ait geniş topraklarda dünyaya geldi. Tolstoy ailesi, tarihe yön veren bir çok kayda değer kişinin çıktığı, oldukça ilgi gören asilzade bir aileydi. Atalarından biri Çar Petro‘nun başarılı bakanlarından biriydi. Yeğeni Kont Okuma Yitimi Konstantinoviç Tolstoy ise ”Mütiş İvan’ın Ölümü” gibi oyunlarıyla ün salmış bir şair ve drama yazarıydı. Anne tarafından da, dedesi Prens Nikola Volkonski, Büyük Katerina’nın ordularının başkomutanıydı.

Sosyal durumu ve sahip olduğu zenginlikler bakımından geniş bir aile içinde dünyaya gelmiş olması, daha doğuşundan Tolstoy’un bakımlı ve huzurlu bir hayata adanmış olduğu kanısını uyandırabilir. Son derece geniş toprakların efendisi olarak, yüzlerce köylünün yaşaması ve ölümü onun dudakları arasındaydı. İsteseydi saray çevrelerinin neşesine ve büyüleyici renkli eğlencelerine katılabilir, St. Petersburg‘daki Rus yüksek sysa Tostoy, mutluluğu genç yaşından beri maneviyatta aradı.

Daha altı yaşına varmadan annesi öldü. Dokuz yaşında da babasını kaybeden Lev, akrabaları ve kardeşleri kadar şevkatle büyütüldü. Bilhassa sevgili teyzesi Tatyana’yla olan yakınlığı ve çocukluğu üzerinde bıraktığı izler hayatı baştan başa silinmemiştir. Kişiliği zıtlıklarla dolu olan zeka yazarın çocukluğunda bile gözlerinde hem fanatizme varan dinsel bir amaç, ayrıca de şen hayat dolu bir ifade okunabiliyordu. Dünyaya aristokrat bir soylu olarak geldiği halde hiçbir süre bundan bir övünç payı çıkarmamış, tersine kendini bir köylü olarak görmüştü. Yüzünün çirkinliği yüzündende epeyce felakete uğramış olan Tolstoy, yüzünü gizlemek için gençliğinden beri sakallını uzatarak yüzünü gizlemeye çalıştı. Fiilen de görünüşündeki çirkinlik,eserleri bir uçtan bir uca ünü bütün Rusya‘ya daha sonra da bütün Avrupa’ya yayıldığı süre, hayranlarında da hayal kırıklığı yaratmıştır. Fazla kere kendisini görmek için uzaktan yerlerden geliyorlar, sofada üstadı bekliyorlar, içeri kocaman-yarı, devasa görünüşlü kocaman papaz sakallı bir devin, bir dahinin girmesini bekliyorlardı. Fakat karşılarında kısa boylu tıknaz bir adam görür görmez hayranlıkla hayalkırıklığı karışımı bir duyguya kapılıyorlardı. Fakat kalın kaşlarının altındaki bıçak değin belirgin bakışları baktığı kişiyi yaklaşık olarak esir eder büyülerdi. Maksim Gorki‘nin de dediği gibi; ”Tolstoy’un gözlerinde yüzlerce göz gizlidir”.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Louis de Broglie

St. Petersburg’daki mektep yıllarında sosyete çevresinin rahat ve güvenilmez yaşantısı içinde savrulurken bile etik yönünden tekrar tekrar hatasız kalmaya özen bildiren Tolstoy, demin yirmi iki yaşındayken ilk kere ciddi bir karar almak zorunda kaldı. 1851’de üniversitedeki öğrenim süresi sona ermek üzereyken, ailesi babasından kalan toprakların yönetimini eline alması için onun eve dönme bir tek başka yol vardı; Toprakların yönetimini kardeşlerinden birine teslim etmek ve devlet memurluğuna girmek. Lakin bir türlü karar veremiyordu.

Sonradan hiç beklenmedik bir anda, birdenbire bir karara vardı, ama bu beklenenlerin ikiside değildi. İki alternatif yerine Çar ordusunda subay olan kardeşi Nikola’yla birlikte, Çar kuvvetlerinin, Tatar kavimlerinin isyanını bastırmak için savaştıkları Kafkasya‘ya gitmeyi tercih etti. Gönüllü olarak askerlerin dağ köylerine yaptıkları baskınlara katıldı. Bir sene sonradan bu sefer esnasında edindiği tecrübelerden yararlanarak, ” Egemen ” adlı kitabını yazdı. Daha birincil eserinde bile, şairce anlatımının ustalığı ve çarpıcılığı dönemin büyük yazarlarının ve edebiyat eleştirmenlerinin dikkatini çekti. Baskın, Tolstoy’un ilk denemesi değildi. St Petersburg’da yayınlanan bir dergide ”Çocukluk” adlı otobiyografi özelliğinde bir oyunu çıkmıştı. Bu oyun bile lüzum oyuncu kitlesi, gerekse önde gelen yazarlar aralarında Tolstoy’un çok şeyler vaaddettiği kanısını uyandırmıştı.

Hakim’dan sonradan ordudaki görevinden arta kalan zamanlarda birincil büyük romanı ” Kazaklar”ı yazmaya başladı. Lakin bu eseri, 1863’e değin yayınlanamadı. Kazaklar’dan önce Sivastapol kuşatması üstüne yazdığı izlenimleri ile ( ”Sivastapol Hikayeleri” ) ününü birazcık daha pekiştirdi. Ünlü şair İvan Sergeyeviç Turgenyev bile onun için şöyle diyecekti: ” Bu genç yazan hepimizi gölgede bırakacak. En iyisi yazmaktan vazgeçmek.”

Asker olarak hiç mutlu olmayan Tolstoy, edindiği acı deneyimler ve karşılaştığı nefret verici olaylar yüzünden savaştan nefret etmeye başlamıştı. Gördükleri aleyhinde hayatın gerçek anlamını düşnüyor, kafasını karıştıran sorulara yanıt arıyordu. Az Önce yirmi altı yaşında 1855 Martında günlüğüne şunları yazıyordu: ”İnsanı şaşkına çevirecek büyük bir fikrim var… İnsanoğlunun gelişmesine yerinde yeni bir din düzenlemek; Hz İsa’nın dini… Pratik bir din, gelecek için sevinç vaadetmiyor. Yalnızca bu dünya üzerinde mutluluğu sağlıyor… Din yoluyla insanoğlunun birlik olması için bilinçli bir şekilde çalışmak…”

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Leonardo da Vinci

Bu hedefe gelmek için usanmadan çalışmaya başlaması için aradan yirmi dört yıl daha geçecekti. Ama hafıza ile uygulamayı birbirinden ayıran çeyrek asır her tarafında defalarca bu hedefe ulaşmak için uğraşıp didinmiştir.

Ordudan ayrıldıktan daha sonra bir zaman St Petersburg’da yaşadı peşinde bir Avrupa turuna çıktı. 1858 başlarında da Rusya’ya, Yasnaya Polyana’ya, topraklarına döndü. Topraklarıyla ilgilenmeye başladı. Bundan Böyle bir köy efendisi gibi yaşıyordu, köylülerin yaşam tarzını yakından incelemeye başladı.

İki sene daha sonra her tarafta tanıdık olmayan ülkelere ama bu sefer buralardaki eğitim sistemini incelemeye gitti. Dönüşünde Yasnaya Polyana’da bir mektep açıp, bu okulda iyice devrimci metotlarla eğitime başladı. Derslere yeralma zorunlu değildi. Suç Oluşturan, ödül veya derecelendirme yoktu. Çocuklar okula istedikleri kılıkta gelebiliyor, canları isterse dersi dinliyor, istemezse dinlemiyorlardı.

Ne yazık oysa Tolstoy’un sağlık durumu durumunun bozulması, bir yıl sonra bu denemesinden vaz geçmesine sebep oldu. Tedavi için başka bir yerde bulunduğu sırada, polis onu devrimci olarak suçlayarak evini didik didik aradılar. Ama işlerine yarayacak hiç bir evrak bulamadılar. Keza ailesinin toplumda epeyce nüfuslu oluşu ve onun da artık çok meşhur bir yazan olması, polisi kendinden uzaktan tutuyordu.

Bütün zamanını topraklarının yönetimine ve eserlerini yazmaya ayıran Tolstoy, hayatının ortasına rastlayan 1862-1876 döneminde en ağırbaşlı ve mutlu olduğu yılları yaşadı. 1862’de eski bir aile dostunun kızı Sofia Behrs ile bir aşk evliliği yaptı. Genç evliler daha başlangıçtan beri fazla mutlu bir yaşam sürmeye başladılar. Tolstoy, nikahtan kısa bir vakit sonradan başyapıtı ”Savaş ve Uzlaştırma”ı yazmaya koyuldu. İki asilzade ailenin, tarihi olayların akışı içinde çizilen alınyazılar çevresinde sabit olan roman, tolstoy ailesinin ve annesinin ailesi Volkonski’lerin arşivlerinden esinlenilerek yazılmıştır. Bir fazla eleştirmene tarafından dünyanın en büyük romanı olan bu eserinde Tolstoy’un dehası, tüm göz kamaştırıcılığıyla görülmektedir.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Larry Page

Tolstoy 1873 yılı Mart ayında ikinci büyük eseri olan ” Anna Karenina”yı yazmaya başladı. Bu dönemde hayatı oldukça bunalımlı olan yazar, önce fazla sevdiği Tatyana teyzesini, peşinde da çocuklarından ikisini kaybetti. Ayrıca karısının hastalığı ve devlete ait makamların eğitimle ilgili çalışmalarını kösteklemesi de cabasıydı. Bütün bunlara rağmen ” Anna Karenina”, yadsınamaz şekilde bir usta eseridir. Bu romanında Tolstoy, William Shakespeare açık havada hiçbir yazarın ulaşamadığı biçimde, insan karakterini çözümlemektedir.

Tolstoy’u bu sıkıntılı döneminden kurtaran yirmi dört sene önce oluşturduğu fikrin bir anda zihninde büyük bir saydamlıkla belirmesi oldu. Yeni din fikrini uygulamaya bundan böyle kararlıydı. Son nefesini verdiği 1910 yılına değin, insanoğlunun din yoluyla birlik olması uğruna uğraş gösterdi. Eserlerinin tümü, ” Karanlığın Kudreti”, ”Kroyçer Sonatı” ve ”Diriliş”, daima bu amaca yönelmişti. Kendi yaşantısını da öğretisine uydurmak için elinden geleni yaptı. Kolay bir köylünün yaşayış biçimine ayak uydurmak için her şeyini sadeleştirdi. Hayatının son yılında da evini ve karısını bırakıp köylüler arasına karışıp ortadan kaybolmak için bindiği trende rahatsızlandı ve bir hafta sonra da 20 Kasım 1910 yılında 82 yaşında hayatını kaybetti.

Eserleri
– Çocuklukluğum
– İlk Gençlik
– Gençlik
– Sivastopol Serisi
– Kazaklar
Savaş ve Barışma
– İnsan Ne İle Yaşar?
– Ivan Ilyiç’in Ölümü
Anna Karenina
– Kroyçer Sonat
Diriliş
– Hacı Murat
– Sergi Baba
– Efendi İle Uşağı
– Hz. Muhammed
– Toprak Ağasının Sabahı
– Dominant
– Ormanın Kesimi
– Notes of a Billiard Marker
– İki Süvari Subayı
– Bir Rastlama
– Tipi
– Lucerne
– Albert
– Üç Ölüm
– Aile Saadeti
– Polikuska
– The Decembrists
– Caucasus Mahkumu
– İvan İlyiç’in Ölümü
– Holstomer
– İnsanlar Arasında Anlamsız Bir Söylev
– Ressam ve Çırak
– Köyde Şarkı Anlatmak
– Köyde Dört Gün
– Yanlış Kupon
– Oyun’dan Sonradan

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı