A

Abraham Lincoln

Abraham Lincoln Biyografisi

Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu. Amerika İç Savaşı‘nda (18611865) belirleyici rol oynayan, demokrasiyi en iyi idare şekli olarak gören, kölelik gibi sınıfsal ayrımlara aleyhinde çıkan Lincoln, 1861-1865 yılları aralarında, Cumhuriyetçi Parti bünyesinde İllionis eyaletinden seçilmiş ve Amerika Birleşmiş Devletleri‘nin 16. başkanı olarak atama yapmıştır. Devlet birliğinin korunması gerektiği zor bir savaş döneminde, oldukça tehlikeli kararlar almış; çoğu toplumsal düzenlemeyle insan haklarının gelişmesine ve eşitlenmesine büyük katkı sağlamış; fakir ve eğitimsiz bir aileden gelmesine karşın devlet başkanlığı kademesine değin yükselerek, “Amerikan rüyası” kavramının baş aktörleri aralarında görülmüştür.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia‘lı Thomas Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Epeyce kötü şartlar aşağıda yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi, Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede doğdu. Sarah (1805) adında bir ablası yer alan Abe’in, Thomas Jr. adlı erkek kardeşi henüz bebekken öldü. 1808 yılında, Sinking Spring çiftliğini satın almış olan baba Thomas Lincoln, kısa bir zamanda borçları sebebiyle mahkeme kararıyla tüm malvarlığını yitirdi. Bu iflasın arkasında 1816 yılında, Abraham 7 yaşındayken, indiana yakınlarındaki bir tepede bulunan Perry Country‘ye (şimdiki adı Spencer Country), siper için sabit barakaya benzer bir kulübeye taşınmak zorunda kaldılar. Baptist olan aile, köleliğe aleyhinde oldukları için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu perspektif içerisinde yeardan itibaren köleliğe muhalif duygular besledi. Bunun yanı sıra, dine aleyhinde da benzer muhalefeti yürüttü ve hiçbir kiliseye dahil olmadı.

İki sene sonradan 1818‘de, Abe demin 7 yaşındayken, annesi Nancy Lincoln bir çeşitlilik süt hastalığından genç yaşta (34) vefat etti. Bu ölümün ardından baştan evlenen babasının yeni eşi Sarah Bush Johnston‘un, kendi çocuğu gibi üzerine titrediği ufak Lincoln üstünde büyük bir etkisi oldu. Abe’in üvey annesiyle iyi bir diyalog kurmasına rağmen, babasıyla ilişkisi gitgide soğudu ve zamanla birbirlerinden tamamen uzaklaştılar. Sarah Johnston, yeni şeyler öğrenmeye hevesli, zeki Abe’i okuması için teşvik etti. Ancak Lincoln, maddi imkansızlıklar sebebiyle okula gidemediği için, 18 ay gibi epeyce kısa bir vakit baştan başa çevresindeki bazı eğitimli insanlardan ders aldı. aynı zamanda etrafından itimat edindiği kitapları okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi kendini eğitti. İncil, William Shakespeare, İngiliz ve Amerikan tarihiyle ilgili çoğu kitap okudu. Çiftçiliği hiçbir vakit sevmedi.

1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis’te yer alan Macon adlı küçük bir kasabadaki kamu arazisine taşındı. Macon’daki iklim şartlarının çalışmaya müsait olmaması sebebiyle, ertesi sene tekrar İndiana’ya geri döndüler. Burada, salgın hastalıkların neden olduğu ölümlerin artması üzerine, tabut yapıp satmaya başladılar. Anında peşinde baba Thomas Lincoln ailesini, bu kere da İllionis’e alt Coles kasabasında bir başka konuta taşıyınca; boylu boslu, dinç bir fiziğe sahip olan 22 yaşındaki Abraham, bu zamana değin tarlalarda çalışmasına rağmen, ileride babası gibi çiftçi edinmek istemediğine karar verdi. Bu yüzden 1831‘de ailesinden ayrılarak, New Salem köyüne, Sangamon nehri yakınlarına yerleşti. Burada bireysel eğitime devam etmenin yanı sıra, Denton Offutt adlı bir işadcoln, arkadaşlarıyla birlikte New Salem’den aldığı malları, Sangamon ve Mississippi nehirleri üzerinden New Orleans‘a taşıyordu. Bu işi yaptığı sırada, New Orleans’ta ilk kez gördüğü köle pazarı Lincoln üzerinde koskocoman bir tesir bıraktı. Köleliğe karşı taraf düşünceleri, gördüğü bu manzaralarla adamakıllı pekişti ve toplumun sınıfsal ayrımlara girmesine, bir takım insanların allah vergisi insan haklarından yoksun kalmasına kuvvetle karşı çıktı.

Lincoln’ün siyasete olan ilgisi, düşüncelerinden ibaret olmadı. Bunları hayata geçirebilmek için faal olmaya karar verdi ve 1832‘de, az önce 23 yaşındayken, İllionis Genel Meclisi’nin seferberliğiyle, özgürlük savaşı yanlısı Whig Party üyeliğine seçildi. Lincoln’ün siyasi kariyeri bu nedenle başlamış oldu. Bu hareketin yaradılış amacı, Sangamon nehrindeki gemi trafiğini kontrol altına olmak suretiyle; civardaki az nüfuslu, yoksul bölgelerin, gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamaktı. Lincoln, Black Hawk War (Kara Şahin Savaşı) savaşı baştan başa, İllionis milis kuvvetleri için kaptanlık yaptı. Meclisteki ve savaştaki faaliyetleriyle birlikte, eyalet çapında bir popülarite kazandı.

Savaşın gerisinde, 1836‘da yine New Salem’de, şarküteri tarzında bir dükkanı yönetmeye başladı. Bu süreçte, Sir William Blackstone‘un İngiltere‘nin hukuk sistemini yorumladığı kitabı, “Commentaries on the Laws of England” adlı kitabını okuyunca, hukuka merak salan Lincoln, civardaki avukatlardan ödünç aldığı kitaplarla bu alanda kendini eğitti. Ertesi yıl ise, baro sınavını geçerek avukat olmaya yargı kazandı. Arkasında İllionis’e, Springfield‘e taşınarak Stephen T. Logan adlı bir avukatın yanına stajyerlik yapmaya başladı. Burada eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle pekiştiren Lincoln, kısa bir zaman içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır ülkü geldi ve eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat oldu.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Altan Günbay

1834‘teki birincil seçimleri kaybetmesini izleyen dört dönem boyunca, İllionis eyalet yasama meclisinde (İllionis Temsilciler Meclisi), Sangamon Whig temsilcisi olarak tahsis yaptı ve meclisteki Whig yanlılarının liderliğine dek yükseldi. 1837‘de, birincil defa köleliğe karşıt görüşlerini bildiren bir protesto konuşması yaparak, meclisin hakszılık ve fena bir siyaset anlayışıyla hareket ettiğini söyledi. 1842‘de Lincoln, halkçı eyalet denetmeni James Shields‘e karşın eleştirel yazılar yazmaya başladı. Bunlar Sangamo gazetesinde, ismi belirtilmeksizin yayınlanınca, Shields olayı araştırmaya koyuldu. Yazıların sahibinin Lincoln olduğu ortaya çıkınca, taraflar düelloya tutuştu. Ama son anda düello durduruldu.

1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile evlenen Lincoln’ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas “Tad” Lincoln). Marry Todd, Kentucky’li aristoratik bir aileden geliyordu ve etrafında esir hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi gibi yetiştirmek istiyordu. Ne var ki, Robert Todd haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Yalnızca bireysel çabasıyla kendisini eğitebilmiş olan Abraham Lincoln, Robert Todd’un, elit ve modern okullarda çok iyi bir eğitim almasını istiyordu. Dolayısıyla oğlunu, önce Phillips Exeter Akademisi‘ne, ardından ise Harvard Koleji‘ne gönderdi. Marry Todd ile evliliğinin arkasında Lincoln, 1844‘te, Whig partisinden yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party ‘nin (Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı.

1847 yılında, Birleşmiş Devletler Temsilciler Meclisi‘ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri olan Henry Clay‘in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği birincil dönemde, demin yeni bir siyasetçi olduğu için pozitif ağırlığı ve etkisi yoktu. Oysa gerçi, AmerikaMexica savaşıyla ve esaret kurumuyla ilgili Başkan James K. Polk‘a karşın eleştirel görüşleri, dikkatleri üzerine çekmesine neden olmuştu. 1848‘de, bir yasayla ilgili, “savaşın boşboğaz ve anayasaya tutarsız bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı göre başlatıldığı” söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşısında yenilgiye uğrayan 82 Whig arasında yer aldı. Arkasından Lincoln, mecliste yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı ağır ifadelerle şimşekleri üstüne çekti. Başkan Polk’un meclise gönderdiği uzlaştırma anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları aralarında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir temsilci, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için baştan adaylığını koymamaya karar verdi. Benzer sene yapılan seçimlerde, zalim bir general olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine çaba etti. Fakat seçimi şampiyon yeni Taylor yönetimi, kendisine merkezden uzaktan bir devir vermeye kalkınca, İllionis’te elde ettiği siyasi kariyerini tehlikeye atmak istemeyerek politikayı bıraktı ve Springfield’e geri döndü. Burada banal bir avukat gibi yaşamaya başladı. Özellikle Sangamon’da gelişmekte olan nakliyecilik sektörünün hukuksal ihtilaflarıyla ilgili davalara baktı. 1858 yılında müdafaa ettiği ünlü William “Duff” Armstrong davasıyla, hukuk dehasını da ortaya koydu. Ayrı ve o zamanlar ender rastlanılan bir strateji kullanmak suretiyle, görgü tanığının yalan söylediğini çiftlik sahibi almanağıyla kanıtladı. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca, 5.100’den fazla davada avukatlık yaptı.

1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska Anlaşması‘nın, köleliğin yayılımını aranjör 1820 tarihli Missouri Uzlaşması‘nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü. Senatoda, köleliğe izin veren eyaletlerle, köleliğe karşısında çıkan eyaletlerin eşdeğer sayıda senatörle temsilcilik edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe müsade veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil edilerek senatodaki denge bozulmadı). Oysa, Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade ediyordu. Demokratlar arasındaki en enerjik isim olan Stephen A. Douglas, ünlü “popular sovereignty” (popüler egemenlik) adını verdiği düzenlemesiyle, her eyaletin kendi kararını kendisinin verebilmesini savunan görüşünü attı ortaya. sonuç olarak, her iki taraf aralarında da gerilim had safhaya vardı.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Adil Karaismailoğlu

Bunun üzerine, benzer çizgide bulunan görüşlerini tekrar kurgulayıp, daha modern söylemlere dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856‘da, Republican (Cumhuriyetçi) partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas’ın karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu. Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti. Lincoln seçimi kaybetse de, esaret ve savaş aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı.

1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham Lincoln, Amerika’nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin gerisinde başkanlık koltuğuna oturan Lincoln’un birincil işi, Cooper Union söylevini, bilhassa köleliği savunan eyaletlerin dikkatine arzetmek oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln’ün başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı. Güney Carolina’yı izleyen Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri biraraya gelerek, “Confederate states of America” (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina, Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan konfederasyona bağlandılar ve Richmond‘u başkentleri bildiri ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın zenci ırk üzerindeki doğuştan olan üstünlüğü olduğu belirtiliyor ve böylece iki ırkın haklarının hiçbir süre eşit olamayacağı vurgulanıyordu.

Washington‘a gelen Lincoln’ün ilk işi, öncelikle Güney eyaletleriyle uzlaşmaya niyetlenmek oldu. Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu. Oysa, 12 Nisan 1861 tarihinde, konfedere devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort Sumter‘a saldırmasıyla birlikte, Birleşmiş Devletler tarihinin en manâlı krizlerinden biri olan Amerikan İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir) başladı. Bu gelişmenin ardındaki Lincoln, 75 bin gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve bilhassa güney eyaletlerinin abluka altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın gidişatı olacaktı.

Başkan, savaşın ama itinalı ve hatasız bir şekilde teftiş altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek güçlük savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Keza, eşi hakkında çıkan dedikodular sebebiyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln’e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Bütün bunlar Lincoln’ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; fakat 1862‘nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie’yi kaybetmek en ağır ve en acı olanıydı. Ne var ki, bu durum bile ünlü devlet adamını yıldırmadı.

Birliğin her yerde biraraya getirilmesi için savaşan askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin sağlanmasında etkili olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, çok riskli bir karar alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, meşhur general George B. McClellan‘ı görevinden aldı (McClellan, bununla beraber bir Demokrat’tı ve Lincoln’ü gereksiz yere savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı sıra, köleliğin yayılmasına bitirmek için an be an ilerlemesine ve ateşli esaret karşıtlarının baskısına karşın, ordu kumandanlarının adalet yetkisi çerçevesindeki köleliği engelleyici çalışmalarına karşın emrini geri çekti. Çünkü ona kadar, birliği koruma zorunluluğu daha ağır basıyordu. Lincoln’ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, ilk olarak birliğin merkezi olan Washington, D.C.‘yi geniş emniyet önlemleriyle korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak kavgacı bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş beklentisi içinde olan Kuzeyli insanlar ile lokal basını bastırmaktı.

22 Eylül 1862 tarihinde Lincoln, konfedere devletlere son bir çağrıda bulunarak, sene ardına kadar her yerde birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü temin etmek için de köleliği kaldırmaya karşın bir ilan olan “Emancipation Proclamation“ı (Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı. Sözkonusu bildirgeyle, tüm eyaletlerdeki köleler azat edilmiş sayılacak ve bu koşul her eyaletin kendi içinde de ayrıca kargaşa yaşamasına neden olacaktı. Fakat hiçbir eyaletin bu çağrıya riayet etmemesi üstüne Lincoln, sözünü tutarak, 1 Ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation’ı yayınladı. Aynı yıl, hitabet sanatındaki hünerini ortaya koyan meşhur Gettysburg Address konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşmiş Devletlerin bölünmesine niçin olan, eyaletlerin ya da kölelerin hakları üzerindeki düşünce ayrılıklarının, uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu.

İLGİLİ BİYOGRAFİ :   Aytekin Kotil

1863’te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga‘yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S. Grant‘ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4 Mart 1865‘te, ikisi dışında bütün eyaletlerde seçimleri kazanarak, tekrar Birleşmiş Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı “hiçkimseye musibet, herkese iyilik” temasını vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9 Nisan 1865‘te ise, General Robert E.Lee‘nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox’ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi.

14 Nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.’deki Ford Tiyatrosu‘nda sunulan “Our American Cousin” (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan Lincoln, adlı meşhur bir aktör ve aşırı güneyli bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes Booth tarafından başından vuruldu ve ertesi gün öldü.

Fiilen Booth’un ilk planı, Lincoln’ü kaçırıp, güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti. Ama sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla ateş sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı hazırlarken oyunu her zaman seyretmiş; en komik sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Hem başkanı dıştan görebilmek için, locanın giriş kapısına minik bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon‘u almadan dışarı giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da bulunuyordu. Tam da planladığı gibi, oyunun en fazla gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren Booth, Lincoln’e doğru bir el ateş etti. Başının sol tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üzerine atılan binbaşı Rathbone’u da bir bıçak darbesiyle saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve arka kapıdan kaçtı. Benzer gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H. Seward da suikaste uğramış; ama baht eseri kurtulmuşlardı.

Amerika Birleşik Devletleri’nin en manâlı üç kilit isminin, benzer gece öldürülmek istenmesinin nedeni, oysa 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia‘daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar bulunmuştu. Uzmanlar kadar incelenen ve çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin savunma bakanı Edwin M. Stanton’ın, kendi emniyet şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln’ü üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya namzet en kuvvetli kişi Stanton olacaktı.

Genel bir görünüm açısıyla, Amerikan tarihçilerinin tespiti, Lincoln’ün etkisiz, ama çok iyi bir idareci olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer negatif bir nitelik ise, politikanın gerektirdiği entrikaları uygulamıyordu. Oysa, birliği korumak ve devamını temin etmek amacından hiçbir vakit şaşmadı ve onun azmi doğruca, iç savaş sonrasında Birleşmiş Devletler’in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği, politika namına belki de elindeki tek argümandı. Nitekim, başkanlık konuşmaları ve bilhassa Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri aralarında yer almaktadır. Lincoln keza, milletlerarası ilişkiler konusunda da, beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç meseleri halletmeden, öteki devletlerle yürütülen ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça zorlama bir sürece gireceğini, iki alev arasında kalacağını bilecek değin olaya hakimdi. Dolayısıyla “Trent Affair” olayı sebebiyle İngiltere’yle savaşın eşiğine gelinmesine karşın, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de, Avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkin bir yönetimsel karara imza attı.

Ufak bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir gün, Amerika Birleşmiş Devletleri’nin 16. başkanı ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln’ün kişisel azminin yanı sıra, “Amerikan Rüyası” denilen olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln’ün devlete ait, 5 dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üstünde yer almaktadır.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı